01 Mar 2020
March 1, 2020

bebeklikte gelişim

0 Comment

Bebeklik Dönemi

SÜT ÇOCUKLUĞU (0-12. Aylar)

Bütün memeliler içinde en uzun bakım gerektiren yavru insan yavrusudur. Insan yavrusunun kendi ken- dine yeterli duruma gelebilmesi, uzun yıllar bakılıp beslenmesi ve korunmasıyla gerçekleşir. Oysa pek çok hayvan yavrusu, doğumdan kısa bir süre sonra kendi türünün olgunluk düzeyine ulaşır. Süt çocuğunun yalnız gelişmesi değil, sağ kalabilmesi de özenle bakılma- sına bağlıdır. Bu özellik insanoğlunun en gelişmiş ve en yetenekli canlı varlık oluşuyla ilgilidir. Ancak insan yavrusu yapısının karmaşıklığı ve yeteneklerinin üs- tünlüğü ölçüsünde çabuk örselenebilen bir yaratıktır. Beslenme ve bakımın yetersiz kaldığı durumlarda bebeğin gelişmesi bozulmakla kalmaz, yaşaması da güçleşir. Ülkemizde doğan her bin çocuktan 150’sinin birinci yıl içinde ölmesi bu gerçeği vurgular. Uygun koşullarda ise bu süt çocuğu hızlı büyüme ve gelişme gösterir. Örneğin 3,5 kg. ağırlığında doğan bir yavru, altı ayın sonunda doğum ağırlığının iki katına, birinci yıl sonunda da üç katına ulaşır. Boyu 12 ay sonunda dogum boyunun yarı katı uzar. Baş çevresi ayda bir santimetre büyür. Beyin ağırlığı 350 gramdan birinci yaşta 900 grama ulaşır. Güçsüz bir yaratık olarak doğan bebek, birinci yaş sonunda kollarını, bacaklarını kullanan, yürüyen, konuşan ve kendi kişilik özelliklerini gösteren bir canlı varlığa dönüşür. Bu nedenle süt çocukluğu beden gelişmesi gibi ruhsal gelişme açısından da önemlidir.

Gözlemler, doğumdan sonraki ilk yılda beslenme ve bakım yanında anne ile bebek arasındaki duygusal ilişkinin sanıldığından çok daha önemli olduğunu kanitlamaktadır. Bu dönemde yavrunun gereksinimleri çok sade olmakla birlikte, bunların yetersiz karşılanması, sonradan giderilmesi çok güç olan olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Başka bir deyişle, beden sağlığı gibi ruh sağlığının da temelleri ilk yıl içinde atılmaktadır.

Çocuğun ilk aylardaki yaşamı, döl yatağındaki yaşamından pek ayrılık göstermez: Günün büyük bir bölümü uykuda geçer. Ancak acıkınca ya da sıkıntısı olunca uyanır. Doyurulup sıkıntısı giderilince, yeniden uykuya dalar. Başka bir deyişle, çocuğun algaçları (Antenleri) çevreye değil, kendi içine dönüktür. Kendi bedeninden gelen uyarılara karşı duyarlıdır. Bebek, uyanıklık döneminin gittikçe uzamasıyla, birinci aydan sonra dışa dönmeye başlar. Gereksinimlerinin Çocuğun ilk aylardaki bekletilmeden karşılanmasını ister. Ağlayınca tüm bedeniyle ağlar. Terler, çişini kaçırır, sarsılır. Çığlıklarıyla herkesi başına toplar. Istekleri öncelikle yerine getirilir. Bebek bencil ve doymaz bir varlıktır. Kimseve uymaz, herkes ona uymak zorundadır. Bu bakımdan ağlama, bebeğin en güçlü silahı ve tek anlatım aracıdır. Bebek, gereksinimleri düzgün aralıklarla karşılandıkça, beklemeyi öğrenir. Avaz avaz bağırmak yerine daha az gürültüyle ağlayarak anneyi yanına çağırır.

Denemeyle öğrenmiştir ki, acıkınca doyurulmakta, sıkıntısı olunca giderilmektedir. Bebeğin tepkileri- ne duyarlık kazanan anneler, zamanla, ağlamanın niteliğinden, altının islandığını, acıktığını, ya da kucağa alınmak istediğini ayırt edebilir.

Gereksinimlerin böyle sürekli ve yeterli olarak doyurulması, bebekte bir güven duygusu geliştirir. Çocukluk yıllarında ana babanın sevgisi, koruması ve destegiyle pekişecek olan bu güven duygusuna temel güven adı verilir. Doğaldır ki bebeğin yetersiz ve düzensiz doyurulması, çağrılarının sürekli olarak karşılıksız kalması, onda karşıt duygunun, güvensizlik duygusunun yerleşmesine yol açar. Gözleri iyi seçmeyen, kulakları sadece gürültüleri algılayan, ellerìni kullanamayan bebek, çevresini ağzı  yardımıyla tanır. Yumuşak ve tatlı nesneleri ağzında tutar. Katı ve acı nesneleri çıkarır veya tükürür. Yanagina değen her şeye dudaklarını uzatıp ağzına alır. Karnı doyduktan sonra da emzigini ya da parmağını büyük bir hazla emer. Emme dürtüsü, bu donemde, o denli güçlüdür ki uykuda bile sürer gider. Uykuya yatarken emme hızlanır, dalışı kolaylaştıran bir gevşeme sağlar. Ağzından emzigi çekilen bebek uyanır ve ağlar. Emziği geri gelinceye dek susmaz. Memeden kesilen bebek katı besinleri yiyecek durumda olsa da, günlerce tedirgin olur; memeyi ya da emzigi arar. Bu iki yetenegi dışında, tümden bağımlı ve çaresizdir. Temel gerek- sinimlerinin karşılanması bakımından edilginlik (Pasiflik) içindedir. Doğumdan sonraki ilk haftalarda bebek, anneyi ayrı bir kişi olarak değil, kendisinin bir uzantısı olarak algılar. Anne memesi onun için ayrı bir organ değil, kendi bedeninin ayrılmaz bir parçası gibidir. Bebek, annenin memesini emdiği gibi parmağını da emer. Anne ile kendisi arasında sınır tanımaz. Öte yandan anne de, bebeği ayrı bir canlı gibi değil, etinin canının bir parçası ve kendinin bir uzantısı olarak görür. Orneğiìn, meme emen yavrusunun parmaklarını ağzına alıp oynayan anneler çoktur.

Böylece, başlangıçta hep alıcı, hep asalak gibi görünen yavru, gerçekte, anne ile sürekli bir duygu alışverişi içindedìr. Bebeğin gülümseyişi, sevinci, anneye haz verir. Duygusal ilişkinin yoğunlaşmasi, anne yavru için doyum sağlayıcı olur. İkinci ayda anne, yavaş yavaş, sesi, görünüşü, tutuşu ve sıcaklığı ile yavrunun gözünde, ayrı bir kişi olarak belirmeye başlar. Bebeğin anneyi tanıması üçüncü aya doğru, dıştan görünür duruma gelir. Annenin gelişini, sesler çıkararak, el kol sallayarak, sevinç le karşılar. Anne artık kendinden ayrı bir kişidir, amə gene de onun için önemli ve vazgeçilmez kişidir. Bebeğin bu tepkisi de annede ruhsal bir doyum sağlar. Git. tikçe koyulaşan bir sevgi bağı oluşur. Anne ile bebek arasındaki tek yönlü bağ, gerçek bir ortak yaşama dönüşür. Bu ortak yaşam, ileri yıllarda gittikçe azalır, ama tümden silinmeksizin çocukluk yılları boyunca sürer. Özellikle yürümeye başlayınca, bebeğin ayrı bir kişilik kazanması, yani bireyleşmesi ile ortak bağ gevşer. Çocuk kendini de ayrı bir varlık, ayrı bir birey olarak görmeye başlar. Ancak fiziksel ve ruhsal gereksinimleri için daha uzun süre annesine bağımlı kalır. Erişkin çağda ise, kişiler annelerine bağımlı olmaktan çıkmışlardır, ancak duygusal bağ sürmektedir.

Bağımlılıktan ayrı olarak, bu duruma, bağlılık demek daha doğrudur.

Bağımlılık birine dayanmayı, sığınmayı ve güçsüzlüğü belirtir.

Bağlılık ise karşılıklı ve eşit duygusal ortaklıktır. İlk aylarda çocuk, tam alıcı ve edilgindir dedik. Bebeğin oturması ve elini kullanması, altıncı ayda dişlerinin çıkmasıyla, etkinliğe doğru bir gelişme olur. Bebek anne memesini isırarak, ya da elindeki süt şişesini atarak güçsüz olmadığını belli eder.

Altıncı aydan sonra başka bir değişme olur: İlk aylarda kim kucak açarsa ona giden bebek, tanımadığı kişilere gitmez olur. Yabancılara kuşkuyla bakar; kucağa alınmak isteyince, annesine sıkı sıkı saılır, ağlar. Yabancı korkusu, ya da «ayrılık bunaltısı» denen bu tepki çocuğun anneyi tek güvenilir kimse olarak tanımasının sonucudur. Bu durum, azalarak özerklik döneminde de sürer. Sonraki yıllarda da, anne, çocuğun yaşamının ekseni olmaktan çıkmaz. Bu nedenle ortak yaşamın iyice belirgin olduğu ilk yıllarda anne ayrılığı, çocuk için en örseleyici olaydır.

İLK 12 AY İÇİNDE KAZANILAN YETENEKLER

1.Ay:

Bebek oturur durumda, başını ara sıra dik tutabilir.

Yüzükoyun yatırlınca başını titreterek kaldırır.

Avucuna konan parmağı sıkı sıkı tutar.

Çıngırak veya zil sesine tepki gösterir.

Bakışlarını, yanına gelen kişi üstünde tutar. 

2.Ay :

Oturur durumda başını dik tutar.

Oda içinde dolaşan kimseyi izler.

Karınüstü yatırıldığında, baş ve omuzlarını kaldırır.

Sırtüstü yatarken, ellerinden tutulup, oturtulunca, başını dik tutar.

Sesler çıkarır, tanıdık yüzlere gülümser

3.Ay:

Oturur durumda başını dimdik tutar.

Karınüstü yatırılınca, kollarına dayanarak doğrulur.

Gözleri önünde gezdirilen bir nesneyi, başını çevirerek her yönde izler.

Gözleriyle seslerin geldiği yeri arar.

Süt şişesi yaklaşınca emeceğini anlar.

Küçük nesneleri yakalar ve atar.

Elleriyle oynar ve inceler.

Heceli sesler çıkarır.

4. Ay :

Sırtüstü yatarken, eline verilen çingirağı tutar

Uzatılan bir kalemi yakalar ve tutar.

Çarşafi ile yüzünü kapatır. Konuşulunca, birtakım seslerle karşılık verir

Kahkaha ile güler.

Çağrılınca, hızla başını çevirip bakar.

5. Ay: 

Yattığı yerde, yuvarlanıp ters dönebilir.

Ulaşabildiği oyuncakları alır.

Uzatılan bir nesneye elini uzatır.

Aynadaki görüntüsüne tepki gösterip güler.

Sevinçli çığılıklar atar, oyuncaklarıyla oynarken güler, sesler çıkarır.

6. Ay : Destekle uzun süre oturabilir.

Elleriyle ayaklarını tutar.

Sırtüstü yatarken, başına konan örtüyü çekip alır.

Elindeki kaşıkla masaya vurur veya sürter.

Yabancıları tanidıklardan ayırır.

7. Ay:

Bir süre desteksiz oturabilir.

Iki elinde de birer nesne tutabilir.

Oyuncağı bir elinden ötekine geçirebilir.

Aynaya elini uzatıp, görüntüsünü tutmak ister.

Koyu bir mamayı kaşıkla yiyebilir.

8. Ay:

Kollarından tutulunca, doğrulup oturur.

Sırtüstü yatarken karnı üstüne dönebilir.

Eşyaları yere atarak oynar.

Düşen oyuncağı yerde arar.

İki elinde birer oyuncak varken, birini bırakıp, üçüncüsünü alabilir.

9. Ay:

Destekle ayakta durabilir, yürüme hareketleri yapar.

Yalnız başına oturur, durum değiştirebilir.

Otururken, başına konan örtüyü çekip alabilir.

Çıngırağı ipinden tutarak, kendine çekebilir.

Anne baba gibi iki söz söyleyebilir.

10. Ay :

Yardımsız ayağa kalkar.

Örtü altına saklanan oyuncağını bulur.

Gösterilince iki küpü bir fincanın içine koyabilir.

Bardak veya kaptan su içebilir.

İşittiği sözleri yinelemeye çalışır.

12. Ay :

Elinden tutulunca yürüyebilir.

Ayakta iken yerdeki bir oyuncağı eğilerek alabilir.

Elinde iki küp varken, bir üçüncüsünü alabilir.

Fincana kaşıkla vurma hareketlerini yineler.

İlk öğrendiği iki sözcükten başka, bir iki söz daha söyleyebilir.

Sevgi gösterir.

Çevreyi güldüren davranışlarını yineler.